Yazar: Ahmet Ümit
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa: 400
Tür: Türkiye Roman
Suriyeli göçmenlerin dramı, çocuk istismarı ve organ kaçakçılığı, maalesef ülkemizin gündemini hâlen meşgul eden ve bir türlü çözüm bulamadığımız sorunlar.
Kimimiz bu suçlulara en vahşi cezaları layık görür, kimimiz gerekçesi ne olursa olsun kendi adaletini uygular. Ancak bu, öyle sadece ceza verilerek çözülecek bir mesele değildir ne yazık ki. Önemli olan toplumu iyileştirmek, insanın ruhunu yüceltmek, sapıklığı, suçu ortadan kaldırmaktır. Bunun için de, gerekirse psikolog gibi düşünmek, sosyolog gibi davranmak gerekir.
Önemli olan kötülere değil kötülüğe bir çare bulmaktır. Çünkü kötüler gider ama kötülük kalır.
Ahmet Ümit'in "Kırlangıç Çığlığı" romanı işte bu konularda birey olarak nasıl düşünüp davranmamız gerektiğini sorgulamamızı sağlıyor.
Körebe, 2012 yılında 12 çocuk tacizcisini öldürerek kendi adaletini uygulayan bir seri katildir. Seri katiller için önemli olan cinayet ritüelini kendisi de her cinayetinde titiz bir şekilde uygulamıştır; enseden ateşlediği tek kurşun, kırmızı kadifeden bir göz bağı, sağ kulağı kesildikten sonra çocukların bulunduğu mekâna bırakılan bir ceset ve cesedin yanına bırakılan bir oyuncak.
Ocak 2012'de başlayan cinayetler aynı yılın Haziran ayı sonuna kadar devam etmiş ve cinayetler birdenbire kesilmiştir.
Ta ki 2017 yılında Kasımpaşa'daki bir parkta, çocuk tacizcisi Akif Soykan'ın cesedi bulunana kadar.
2012 yılında davaya bakan Başkomser Zekai emekli olmuş ancak Körebe o günden beri bulunamamıştır. Şimdi Başkomser Nevzat'ın önünde çözülmesi zor bir cinayet vardır. Körebe geri mi dönmüştür? Yoksa bu cinayetler Körebeyi taklit eden bir başkasına mı aittir?
Öldürülen çocuk tacizcilerinin geçmişlerinden yola çıkan Başkomser Nevzat, kendilerine de çocukken yapılanları öğrenecek ve kaldıkları okulların yurt müdürlerinin, üvey babalarının, organ kaçakçısı hastane sahiplerinin, tefecilerin, çaresizce zalimleşen Suriyeli göçmenlerin yaptıkları bu vahşete tanıklık edecektir.
Başkomser Nevzat, yardımcısı Ali Komiser ve kriminolog Zeynep, tüm delilleri en ince ayrıntısına kadar değerlendirip Körebenin kim olduğunu bulmaya çalışmaktadırlar.
Ta ki en sonunda Başkomser Nevzat'ın karşısına tesadüfen çıktığı o güne kadar.
Nevzat Başkomser: Balat'ta oturur. Eski bir emektar otomobili vardır. Karısı ve kızını bir faciada kaybetmiştir. Şimdi Rum Evgenia ile birliktedir. Gereğinden fazla iyimser, herkesi anlamaya çalışan, herkesle empati kuran bir karaktere sahiptir. Yardımcısı Ali Komiser ve Kriminolog Zeynep ile birlikte çalışırlar.
Akif Soykan (Sapık): 1.maktul, 2 Haziran 2017. 9 yaşındayken anne babasını trafik kazasında kaybediyor ve Çanakkale'de bir yurda yerleştiriliyor. Nevzat Başkomser'in kızı Aysun'un okulunun karşısındaki kırtasiyede çalışıyor. Aysun ilkokul 3. sınıftayken ona pembe kıyafetli bir bebek vermiş ancak Nevzat Başkomser niyetini anlamadığı için ikaz etmiş ve çocuktan ilişiğini kestirmiştir.
Ferit Selcim (Sapık): 2.maktul, 4 Haziran 2017. Bir zamanlar Nişantaşı'nda kişiye özel elbiseler diken bir terzi. Çocuk tacizcisi. Sadece erkek çocukları taciz ediyor. 3 taciz sabıkası var.
Kansu Sarmaşık (Cerrah): 3.maktul, 6 haziran 2017. Serap hastanelerinde çalışan ancak sonra ortağı Hayati ile anlaşamayıp buradan ayrılan bir doktor. Çocuklara organ nakli operasyonları yapıyor.
Tazı Zekai: Körebenin 2012 yılında işlemiş olduğu cinayetlerin dosyasına bakan ve Körebeyi bir türlü yakalayamadan emekli olan Başkomser.
Hicabi İnce: Akif Soykan'ın, Sipsi İsmail'in ve Ali Komserin Çanakkale'de yetiştiği kimsesizler yurdunun emekli müdürü.
Sipsi İsmail (Mafya): Hicabi İnce'nin yurdunda yetişmiş ve sokak serseriliği yapan bir mafya. Adamları Serkan ve Arda.
Medeni (Suriyeli Mülteci): Feriköy'de mülteci kampında kalan bir Suriyeli. Gaziantep'ten gelirken kamptan Fahhar (13 yaşında bir oğlan) ve Azez'i (5 yaşında bir kız) de yeğeni olarak İstanbul'a getiriyor. Fahhar'ın böbreğini organ mafyasına satıyor. Diğer Suriyeli ailelerden olan Cabir ve Ayber'in oğulları Bercis'in de böbreğini satmaları için aracılık ediyor.
Alper Siper (Eski polis, güvenlik şirketi sahibi): Zekai Başkomserle 2012 yılında Körebe davasına yardımcı olan polis memuru. 2013 yılında istifa ediyor. Siper Güvenlik şirketini kuruyor. Uzakdoğu sporları dövüş ustası. Babası cerrah.
Buket (Gazeteci): 2012 yılında işlenen cinayetlerin haberini yapan gazeteci. Cinayet ritüellerinde kullanılan 12 sayısına heyecan duyuyor.
Satılmış Gündoğdu (Kırmızı Surat): Bahis oynayarak eğlenen bir kulübün zengin üyelerine para veren tefeci.
Janti Cemal: Nevzat'ın yeraltı dünyasındaki eski bir ahbabı.
Şefik: Olay yeri inceleme amiri.
Münir: Asayiş şube amiri.
Nadir: Davaya bakan savcı.
Çocuk tacizcileri öldürülmeli mi, tedavi mi edilmeli?
Suçluları anlamaya çalışmak mı, hemen yargılamak mı gerekir?
Onlar kurbanlarına anlayış göstermezken suçlularla empati kurmak sakıncalı mı?
İnsanlar neden kötülük yapar?
Bu kötülükler nasıl önlenir?
"Sıkıntıyla kalktım yataktan. Elim ışığa uzandı, son anda vazgeçtim, karanlıkken de yeterince çirkindi dünya."
"Talih ona kötü davranmış, çekip almıştı annesini babasını elinden, koruması gereken akrabalar onu terk etmiş, toplum sahip çıkmamıştı. Bırakın sahip çıkmayı, umursamamışlar, aldırmamışlar, nihayet istismar etmişlerdi, sadece bedenini değil ruhunu da kirletmişlerdi."
"Ali: Kimsesizlik korkunç bir şey Başkomserim. Annen baban yoksa çocukluk korkunç bir şey. Birileri sana ilgi göstersin istiyorsun, birileri seni sevsin istiyorsun, birileri seni takdir etsin. O insanın sana neden sevgi gösterdiğini anlayacak tecrüben yok. O gülen gözlerin, o tatlı sözlerin, şefkatli dokunuşların arkasında nasıl pis bir arzu yatıyor, bunu fark edecek tecrübeye sahip değilsin. Sana iyi davranan bir yetişkin hemencecik kazanıyor kalbini. Üstelik bu kişi kaldığın yurdun müdürüyse…"
"Nevzat: Kadınlar, ama sahiden seven kadınlar, erkeğin güçlü olmasıyla ilgilenmezler. Seni severler, çünkü yüreklerinde bir yere dokunmuşsundur. Bunu farkına varmadan yaptıysan daha çok severler. Çünkü samimi olduğunu anlarlar."
"İşin enteresanı beton, çelik ve plastik yığınından oluşan bu ucube binalara tonlarca para ödenmesiydi. Sadece bu davranış bile aslında insan denen canlının o kadar da zeki bir mahlûk olmadığını gösteriyordu."
"Dediğiniz gibi olsaydı kutsal kitaplar bir işe yarardı. İnsanları kötülükten vazgeçirirdi. Ama cehennem korkusu bile düzeltemiyor insanı. Daha çok sevgi lazım, daha çok sevgi, daha çok hakikat."
Arka Kapak
Acıyı gördüm. Gözlerinin ortasında bir çiçek gibi büyüyen irisin önce ağır ağır büzülmesini, ardından çığlık gibi ansızın patlamasını gördüm. Titreyen dudaklar, bal mumuna dönüşen yüzleri, çöken yanakları, irileşen elmacık kemiklerini, birer mağara gibi derinleşen göz çukurlarını, kurumuş ağızların içinde pelteleşen dilleri gördüm.İncelemesini hazırladığım tüm kitapların listesi için...
Devam...