Yazar: Malcolm Gladwell
Yayınevi: Mediacat Yayıncılık
Sayfa: 276
Tür: Bilim/Gelişim/Eğitim
M.Ö. 11 yüzyılın ikinci yarısında Filistliler doğuya doğru ilerlemeye ve Ela Vadisi boyunca hızla yukarı doğru çıkmaya başladılar. Amaçları Beytlehem yakınlarındaki dağları ele geçirmek ve Saul'un krallığını ikiye bölmekti. Filistliler en iyi savaşçılarını vadiye göndermişlerdi. Boyu en az altı arşın olan bir savaşçı meydana çıktı ve yüzünü İsrailoğullarına dönüp bağırdı: "Kendinize bir adam seçin ve aşağıya bana gönderin. Kim savaşı kaybederse o diğerine kulluk edecek." İsrailoğullarından bir çoban çıktı önlere. Engel olmak isteyenler olsa da çoban kararlıydı ve meydana doğru koştu. İşte tarihin en ünlü çarpışmalarından biri böyle başladı. Devin adı Golyat'tı. Çobanın adı ise Davut.
Davut ve Golyat kitabı sıradan insanlar devlerle karşı karşıya geldiğinde olanlara dair bir kitap. Bu anlatılan hikaye ile amaçlanan şu iki şey: İlki, değer verdiğimiz şeylerin çoğu bu tür orantısız mücadelelerden doğuyor, ikincisi ise bu tür çatışmaları yanlış anlıyor ve yanlış yorumluyoruz. Aslında devler olduklarını sandıklarımız şeyler değiller. Tek ihtiyacımız olan şey belki de devlerle yüzleşmede daha iyi bir kılavuza sahip olmak.
Örneğin, tarih öncesi bazı savaşlarda sapan çok önemliydi. Çünkü uzun mızrak ve zırhlarıyla piyadeler süvarileri yenebiliyordu. Buna karşılık süvariler menzilli silah kullanan savaşçıları yenebiliyordu. Çünkü atlar nişan almayı güçleştiriyordu. Zırhın ağırlığı altında hantal hantal yürüyen kocaman askerler ise sapancılar için çok kolay hedef haline geliyordu. Yani dışarıdan bakınca yenmesi imkansız gözüken bazı hedefler farklı açılardan bakınca çok kolay hedef haline gelebiliyorlar. Hayatımızda karşılaştığımız zorluklara da bu açıdan bakabilirsek kazanacağımız bir çıkış yolu bulmak belki de çok kolay olacaktır.
Davut ile Golyat'ın hikayesinde de benzer bir durum vardır. Davut çok küçük, Golyat ise çok büyüktür. Golyat henüz hareket bile edemeden, Davut koşarak gelmiş ve elindeki sapanıyla Golyat'ın hakkından çok rahat bir şekilde gelmiştir.
Çocuklarımızı yetiştirirken de bazen bu yanılgıya düşebiliyoruz. Onları sadece çok büyük ve çok güçlü olmaları için yetiştiriyoruz. Daha küçük, daha yoksul, daha az beceri sahibi olan birisinin illa dezavantajlı olacağı yanılgısına kapılıyoruz. Oysa çok güçlü olmak her savaşı yenmek için yeterli olmayabilir. En doğru olan onları bulundukları ortama ve koşullara uygun olacak şekilde akılcı davranarak mücadele etmelerini öğretmek olacaktır.
Para, anne-babalığı belli bir noktaya kadar kolaylaştırır ancak o noktadan sonra fark yaratmayı bırakır. Önemli olan o noktayı bilmektir. Mutluluğu araştıran akademisyenler, bir ailenin geliri yılda yetmiş beş bin dolar civarında olduğunda paranın insanların mutluluğunu artırmayı bıraktığını iddia ediyorlar. Bu noktadan sonra iktisatçıların "azalan marjinal fayda" dediği şey ortaya çıkıyor. Eğer aileniz 75 bin dolar kazanıyorsa ve komşunuz 100 bin dolar kazanıyorsa, o fazladan 25 bin dolar komşunuzun daha iyi bir arabaya binebileceği ve dışarıda biraz daha sık yemek yiyebileceği anlamına gelir. Ama o fark, komşunuzu sizden daha mutlu veya iyi bir ebeveyn olmayı gerektiren binlerce küçük ve büyük şeyi yapmaya daha donanımlı kılmaz. Bir başka deyişle Ters-U eğrisi ile bir noktaya kadar size fayda sağlayan şeyler o noktayı aştıktan sonra artık sağlamaz olur, hatta yaşamlarımızı iyileştirmeyi bırakın kötüleştirebilir bile.
Bir başka ilginç örnek de intihar oranlarıyla ilgili. Sizce İsviçre, Danimarka, İzlanda, Hollanda ve Kanada gibi yurttaşlarının çok mutlu olduğunu söylediği ülkelerde mi yoksa Yunanistan, İtalya, Portekiz ve İspanya gibi yurttaşların hiç de mutlu olmadığını ifade ettiği ülkelerde mi? Yanıt: O mutlu denilen ülkeler. Çünkü eğer çoğu insanın oldukça mutsuz olduğu bir yerde bunalımdaysanız kendinizi etrafınızdakilerle karşılaştırır ve aslında o kadar da kötü hissetmezsiniz. Oysa herkesin yüzünde kocaman bir gülümsemenin olduğu bir ülkede bunalımda olmanın ne kadar zor olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz?
Umutsuzluk hissine kapıldığınızda Ela vadisindeki devi ve çobanı düşünün, gözleriniz kılıcı, kalkanı ve parlak zırhı görsün. Dünyada güzel ve değerli olan şeylerin çoğu, hayal edebileceğimizden çok daha fazla gücü ve amacı olan çobandan geldiğini unutmayın.
Arka Kapak
Devler göründükleri kadar güçlü değildir.İncelemesini hazırladığım tüm kitapların listesi için...
Devam...