Yazar: Paulo Coelho
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa: 264
Tür: Dünya Roman
Kelime anlamını kimsenin tam olarak bilmediği, kısaca "lidersiz koca bir kabile" olarak tanımlayabileceğimiz Hippiler, "Görünmez Posta" dedikleri bir ağ ile keşfettikleri yeni yerleri ve buradaki yaşam tecrübelerini birbirlerine aktarmış, uzun saçları ve renkli giysileri ile yeni dünyanın yeni insan modeli olmuşlardır. "Hippi" romanında Paulo Coelho kendi hayat hikâyesini anlatmış ve Brezilya'dan çıktığı yola İstanbul'da son vermiştir.
Uyuşturucu, müzik, açık hava konserleri, seyahatler, cinsel özgürlük gibi kavramlar hippilerin akımının temelini oluşturuyordu. Kendilerini toplum dayatmalarından kurtararak nerede özgür hissediyorlarsa oraya giderlerdi. Hayatlarını sadeleştirmekten yana olan Hippiler sade bir hayatın mutluluk getirdiğine inanırlardı.
Pasaportu iki amaç için kullanırlardı. Birincisi herkes gibi sınırlardan geçmek için. İkincisi, beş parasız kaldıklarında satmak için. Özellikle Brezilya pasaportu karaborsada servet değerindeydi. Çünkü her kültürden ve her renkten insanın olması onu dünyanın en çok rağbet gören evraklarından birine dönüştürüyordu.
Peru'daki Machu Picchu, Bolivya'daki Tiahuanaco, Tibet'teki Lhasa henüz fotoğraf makineli canlılar tarafından keşfedilmeden önce Hippiler arasında adı geçen yerlerdi. En çok okudukları kitap, gezdikleri yerlerde günde 5 dolara nasıl yaşanacağını anlatan kitaplardı.
Kadınların özgür olduğu bu grupta, Mia Farrow'un uğradığı cinsel taciz Hippilere yeni bir rota oluşturmalarını zorunlu kıldı. Amsterdam'dan Katmanduya kadar, Türkiye, Lübnan, İran, Irak, Afganistan, Pakistan ve Hindistan'dan geçerek üç hafta süren büyük bir yolculuk.
Amsterdam'da yaşayan ve bir hippi olan Karla, Hollandalı bir genç kadındır. Doğduğu andan itibaren herkesi koruyup kollayan, sadece yaşlılıkta değil ömür boyu kullanılabilen bakım evleri olan, sağlık sigortası ya bedava ya da cüzi bir tutar olan, Amerikalı kadınların eşitlik talep ettiği günlerde bile kadın hükümdarları bulunan, dünyanın en çok müzesini barındıran, evlerin cephesinde üç pencereden daha çok pencere olmasının gösteriş budalalığı ve komşulara hakaret sayılan, geçmişte çok büyük denizciler çıkarmış olan, tek hatasının Manhattan adasını Amerikalılara satmak olan, tek eksiğinin de uçsuz bucaksız düzlükleri olup dağlarının olmadığı bir ülke olan Hollandalı olmaktan da ayrıca gurur duyar.
Ancak gazetede gördüğü taciz haberi ile kendisine yeni bir rota oluşturarak Nepal'e gitmeyi düşünür. Bu uzun yolculukta yanına bir de yol arkadaşı bulmak ister. Hippiler genelde Avrupa kıtası dışına gitmek istemediklerinden dolayı bunun biraz zor olacağını düşünür.
Karla, falcı Layla'nın "Nepal'e gitmek için aradığın yol arkadaşını yakında bulacaksın" dediği gün meydana erkenden gider ve beklemeye başlar. Birkaç saat geçmeden Paulo oraya gelir. Birbirlerini fark ederler ve Paulo "affedersiniz" diyerek Karla'nın yanına oturur. Sonra hiç konuşmadan öylece dururlar. Çünkü ruhlar yeryüzünde buluşunca hangi yolda olduklarını fark ederler ve onlara birbirlerini tanımaları için vakit ayırmak isterler. Bu yüzden sessiz kalarak ruhlarının ortaya çıkmasını beklerler.
Karla gerçekliğe ulaşmak amacıyla gitmek istediği Nepal'e, henüz yeni tanımasına rağmen Paulo'nun da gelmek isteyeceğini düşünür. Acenteden kendi için bilet aldıktan sonra oturdukları cafede Paulo Nepal'e kendisiyle gelmesini isteyip istemediğini sorar. Karla ne kadar belli etmese de sevinir ve gelmesini istediği mesajını verir. Sadece 70 dolara çıkacakları bu özgürlük yolculuğunda hayatlarının en büyük tecrübesini yaşayacaklarını düşünmektedirler.
Avrupa şehirlerinde yaptıkları maceralı ve tehlikeli yolculuklardan sonra İstanbul'a varırlar. Otobüste bulunan tüm Hippiler İstanbul'un büyüsüne kapılmışlardır. Bu güzel ve özgür şehir kendileri için muazzam bir durak olacaktır.
Paulo uzun zaman önce gördüğü Mevlevileri, ait oldukları yerde görmek için can atar ve sufîliği öğrenmek için bir Mevlevi dergâhına gider. Sufîlerin, şimdiki ânı yaşayan kişiler olduğunu, yarın kelimesinin dağarcıklarında yer almadığını öğrenince ilgisi daha da artar ve bu grubu kendisine çok yakın hisseder.
Karla da ilerleyen günlerde şehrin büyüsüne kapılır, artık uyuşturucu ile değil meditasyon, yoga ve deliler gibi âşık olarak esas mutluluğu aradığını fark eder.
Paulo'nun içinde yanan ateş her geçen gün daha büyür. Kendisini dergâha talebe olarak kabul ettirmek ister. Sufî kendisinden bir söz ister: "Kendini Tanrı'nın yoluna adayacağına, bir bardak suda bile O'nun yüzünü göreceğine, sokakta dilencilerin yanından her geçişinde O'nun sesini duyacağına" söz ver der.
Karla bir akşam Paulo'ya kendisine deliler gibi âşık olduğunu söyler ve dünyanın neresinde olursak olalım, yeter ki hep birlikte olalım der. Ancak Paulo kararını çoktan vermiş ve kendi yolculuğunu seçmiştir. Karla'ya "benim yolculuğum burada sona erdi" der.
Konu: Gerçekliğe kavuşma yolunda özgürce seyahat eden Hippilerin yaşamlarını anlatır.
Yer: Hippi'lerin gezdiği yerler (Brezilya, Amsterdam, İstanbul)
Zaman: 1970
Kişiler: Paulo (Brezilya'dan Avrupa'ya ve oradan da Nepal'e doğru yola çıkıp İstanbul'da kalan özgürlük ve gerçeklik yolcusu. Karla (Hollandalı olmaktan gurur duyan ancak gerçeklik yolunda Nepal'e gitmeye karar vererek aradığı gerçeği Hollanda'dan birlikte yola çıktıkları Paulo'nun aşkında bulan kadın)
Arka Kapak
1970 yılının Eylül ayında, dünyanın merkezi olma şerefi için yarışan iki mekân vardı: Londra'daki Piccadilly Circus ve Amsterdam'daki Dam Meydanı... 1970 yılının Eylül ayında uçak biletleri ateş pahası olduğundan uçakla seyahat ancak elit kesim için mümkündü. Gençlerden oluşan muazzam bir kitle içinse durum farklıydı. 1970 yılının Eylül ayında dünyaya kadınlar hükmediyordu… Genç hippi kadınlar demek belki daha doğru olur...İncelemesini hazırladığım tüm kitapların listesi için...
Devam...