Gerçekçiler İçin Ütopya

Yazar: Rutger Bregman
Yayınevi: Domingo Yayınevi
Sayfa: 328
Tür: Bilim/Gelişim/Eğitim


İnceleme
2018/04 6 dk 2287

"MEMNUNİYETSİZ OLMAK KAYITSIZ OLMAKTAN DAHA İYİDİR."

Geçmişte insanlar daha iyi bir dünya isteyip onun için çalışıyorlardı. Bu yüzden geleceği daha iyi görüyor ve onu inşa ediyorlardı. Ancak ilk defa insanlık gelecekten umutsuz. Çünkü daha iyi bir şey hayal edemiyoruz.

Farklı bir dünyayı hayal edememek sadece hayal gücü eksikliğinin göstergesidir, değişim imkânsızlığının değil.

Ütopya kelimesi hem "iyi yer" hem de "olmayan yer" anlamına geliyor. Her çağda var olmuş, gündüz gözüyle hayal gören bu insanlar olmasa bizler hâlâ yoksul, aç, pis, ahmak, hasta ve çirkin olurduk. Ütopya olmasa yolumuzu kaybederiz. Arzulamamız gereken tamama erdirilmiş bir ütopya değil, hayal gücü ve umudun canlı ve aktif olduğu bir dünyadır.

gerçekçiler için ütopya

1.Ütopya: Karşılıksız Para (Evrensel Temel Gelir). Lütuf olarak değil, bir hak olarak.

Bugüne kadar yoksullara para vermekle ilgili duyulan en büyük önyargılar, yoksullar parayı idare edemez ya da karşılıksız para insanı tembelleştirir gibi düşüncelerdi. Ancak yapılan onlarca deney artık gösteriyor ki, yoksulluk kesinlikle aptallıkla ilgili bir mesele değil, tamamen bir nakit eksikliği meselesidir.

Londra 2009, 13 evsiz erkeğe aylık 3.000£ harçlık verildi ve karşılığında herhangi bir şey yapmaları istenmedi. 1 yıl sonra; uyuşturucu müptelası olanlar bıraktı. Bahçecilik derslerine başlayanlar oldu. Evlenip çoluk çocuğa karışanlar oldu. Kiralık evlere yerleştiler. Yemek yapmayı öğrendiler. Rehabilitasyon eğitimi aldılar. Ve nihayet gelecek planları kurmaya başladılar.

Kenya, günde 2$ kazanan taş ocağı işçileri bir sabah kalktıklarında hesaplarına 500$ yatırıldığı yazan bir mesaj aldılar. Birkaç ay sonra köye gidildiğinde, içkiye para harcayanın çok azaldığı, evlerin tamir edildiği, küçük işletmelerin açıldığı, motosiklet alıp taksi gibi kullananların olduğu ve günde 6-9$ kazanç sağlandığı görüldü.

Uganda 2008, 16-35 yaş aralığında 12.000 kişiye 400$ verildi. Karşılığında beklenen tek şey devlete bir iş planı sunmaktı. 5 yıl sonra, yardımı alan insanlardan ticaretle uğraşanların gelirlerinin %50 oranında, çalışanların ise işe alınma olasılıklarının %60 dan fazla arttığı gözlendi.

Dünya Bankası verilerine göre karşılıksız para verilen Afrika, Latin Amerika ve Asya'da tüm vakaların %82'sinde alkol ve tütün tüketiminin azaldığı görüldü.

Buna benzer yapılmış tüm deneyler gösteriyor ki, yoksul insanların yoksulluklarına kendi kendine çözüm bulmasını bekleyemeyiz. Çok fazla uygulamanın açık olduğu bir bilgisayardaki donma ve yavaşlık problemlerine benzer bir durumu yoksullarda kafalarındaki birçok soruna çözüm bulmaya çalışırken yaşıyor. Bunun sonucunda da ortaya başarılı bir sonuç çıkmıyor.

Her insana temel bir gelirin emniyetini sunmak, geçmiş kuşakların kan, ter ve gözyaşıyla bize bunu mümkün kılan bir durum. Bu varlık hepimize ait. Temel bir gelir ise onu hep birlikte paylaşmamızı sağlar.

Eğer insanlara karşılıksız para verecek kadar devletlerin zengin olmadığını düşünüyorsanız, şu açıdan bakabilirsiniz. Amerika'da yoksulluğu ortadan kaldırmak için 175 milyar dolar paraya ihtiyaç vardır. Oysa Afganistan ve Irak savaşlarına yaklaşık 4 trilyon $ harcanmıştır.

gerçekçiler için ütopya

2. Ütopya: Yeni Çağa Yeni Rakamlar. GSYH, ekonomik göstergeleri artık eksik yansıtıyor.

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (Gross Domestic Product): Bir ülkenin ürettiği tüm mal ve hizmetlerin toplamının mevsimsel dalgalanmalar, enflasyon ve kimi durumlarda alım gücünden arındırılmış halidir.

GSYH'ye her ülkenin farklı bakış açısı var ve onu farklı formüller kullanarak hesaplıyorlar. Örneğin İtalya 1987'de karaborsasını hesaba katmaya başladı ve ekonomisi bir gecede %20 kabardı.

GSYH'nin formülünü ve yapısını değiştirmenin tek bir amacı vardır: Ekonomiyi büyütmek. GSYH'nin yerine hava kirliliği, suç, eşitsizlik ve gönüllü işlerini de denklemlerine dâhil eden Gerçek Gelişim Göstergesi (GGG) ya da Sürdürülebilir Ekonomik Refah Endeksi (SERE) gibi yeni endeksler bulunabilir.

gerçekçiler için ütopya

3. Ütopya: Çalışma Saatlerinin Azalması. Daha çok çalışmak beraberinde daha çok verim getirmiyor.

1926 yılında işverenler daha çok çalışma saati isterken Henry Ford buna karşı gelerek ilk olarak hafta sonu tatilini getirmiştir. Çünkü yaptığı deneylerde fabrika işçilerinin en çok haftada kırk saat çalıştıklarında üretken olduklarını gördü. Bunun üstüne kırk saat daha çalışmak ancak dört haftalığına yarar sağlıyordu. Sonra üretkenlik ciddi bir şekilde düşüyordu.

İnsanlar artık paradan daha çok serbest zaman istiyorlar. Yani zaman artık paradan daha değerli. İşin büyük kısmını makinelerin yapması insanlar için daha fazla boş vakit kalmasını sağlıyor. Bu kalan zaman içinde de insanlar daha fazla artı değer üretmek için çabalıyorlar.

Çok fazla ve uzun süre çalışmak ile verimlilik-üretkenlik arasında sürekli bir orantı bulunmuyor. Hatta tam tersi olarak daha az çalışmak birçok probleme de çözüm sağlıyor. Stres, iklim değişikliği, kazalar, işsizlik, kadınların özgürleşmesi, eşitsizlik gibi.

Türkiye, ABD ve Japonya gibi insanların aşırı çalıştırıldığı ülkelerde serbest zaman dinlenme demek oluyor. Alkol, sigara ve televizyon gibi bağımlılıklarda bu yorgunluğu gidermek için kullanılıyor. Eğer az çalışma saatlerine kavuşabilirsek bu tür bağımlılıkları otomatik olarak bırakıp kendimize değer katan faaliyetlere zaman ayıracağız.

gerçekçiler için ütopya

4. Ütopya: Makineye Karşı Yarış. İnsanlar makineler kadar değerli olmak istiyor.

1811 yılında Luddcular makinelere karşı savaş açtı. Onlarca insan asılarak öldü. Kalanlar ne yapacağını şaşırdı. Yeni öğreneceğimiz meslekler de robotlar tarafından teslim alınırsa diye korktular. Ancak geleceğe bakıldığında kazanan hep makineler oldu.

Makinelerin yaptığı işi yapamayan insanlar gelecekte ne yazık ki iş hayatında kızağa çekilecek. Ne kadar korkutucu gelse de bu durumdan kaçış yok. Kutsal Roma İmparatoru II.Francis devrim yapılır korkusuyla fabrika ve demiryolu yapımına dolayısıyla teknolojinin ülkesine girmesine izin vermemişti. On dokuzuncu yüzyılın ilerleyen yıllarına kadar Avusturya'da trenleri raylarda atlar çekiyordu.

Makineler iş hayatına atıldıktan sonra insan gücünün değeri azalmış ve maaşlar düşmüştür. Bu sebeple insanlar da yeni şeyler öğrenerek kendi değerlerini arttırmak istemiş ve böylece bilgi ekonomisi doğmuştur.

Robot kelimesi Çekçede "didinmek" anlamına gelen "robota" kelimesinden gelir. İnsanlarda elde ettikleri bu bilgi ekonomisi sayesinde robotları üretmeyi başarabilmiştir. Makineye karşı yapılan bu yarış devam ettiği sürece insanlık ilerlemeye devam edecektir.

gerçekçiler için ütopya

5. Ütopya: Bolluk Diyarı Sınırların Ötesinde. Sınırlar yoksulluğun bitmesine izin vermiyor.

Açık sınırlar tüm dünyayı 2 kat zengin yapabilir. Sınır açıklığı her şey ve herkes için geçerli olmalıdır. Bir iphone için de bir mülteci için de.

1900-2013 yılları arasında ABD'de yaşayan yasa dışı göçmenlerin sayısı 3 kat artmasına rağmen suç oranlarında genel bir düşüş kaydedilmiştir. Hollanda da suça karışan çocukların aileleri incelendiğinde etnik kökenin fark etmediği ancak yoksul mahallelerden gelen çocukların suça daha eğilimli olduğu gözlenmiştir.

Somalili bir çocuğun 5 yaşına gelmeden önce ölme olasılığı %20 iken Amerikalı bir askerin 2.Dünya savaşında ölme olasılığı %1.8 idiyse sınırların kaldırılarak o insanların da refaha kavuşmasına izin vermemenin hiçbir izahı olamaz.

gerçekçiler için ütopya

OKURKEN DÜŞÜNDÜREN SORULAR

  • Temel Gelir düzeni sağlansa sonuçları nasıl olurdu?
    • Çalışmayan insanlar mı çalışan insanlar mı çoğunlukta olur?
    • Çalışmayan insanlar toplumun huzurunu bozar mı?
    • Çocuklar ve gençler hedefleri olmadan mı büyür ve büyütülürler? Yoksa belirli bir güvenceleri oldukları için tam tersi kendilerini daha iyi tanıma fırsatı bulup sevdikleri, istedikleri işlerle mi meşgul olurlar?
  • Gelecek bize ne gibi yeni işler getirecek? Daha da önemlisi, biz o işleri yapmak isteyecek miyiz?
  • "2030'da çocuklarımızın işe alınmaları için hangi bilgi ve beceriler gerekiyor?" sorusu yanlış bir sorudur. Doğrusu; "Çocuklarımızın 2030'da hangi bilgi ve becerilere sahip olmasını istiyoruz?" sorusudur.
  • İşin büyük kısmını makineler yapınca insanlar ne yapacak? Sadece eğlenmekle mi meşgul olacaklar? Çalışmak isteyecekler mi? Ya da sanata, dansa, kültüre daha mı çok ilgi duyacaklar?
  • Daha az çalışmak hangi problemleri çözmez ya da ne tür problemler yaratır?
  • Tüm dünyada sınırlar kaldırılsa ne olur? Mesela bundan 100 yıl kadar önce ülkeler arasında bir sınır yoktu, yine olmasa ne olur?
  • Hayatı gerçekten yaşamaya değer kılan şeyler nelerdir?

KISA NOTLAR

  • Depresyon 2030'larda görülen en yaygın hastalık olacak. 1950'lerde özel insan olduğuna inananlar %12 iken şimdi %80'lerde. Oysa ironik şekilde insanlar gitgide birbirine daha çok benziyor. Hepimiz aynı çok satan kitapları okuyor, gişe rekortmeni filmleri izliyor ve aynı spor ayakkabıları giyiyoruz.
  • Demokrasi de uzak olmayan bir geçmişte görkemli bir ütopyaydı. Platon gibi filozoflar bile demokrasiyi tehlikeli ve nafile bir çaba olarak değerlendiriyordu.
  • Çoğumuz yağ lekesini temizleme ya da salatalık doğrama konusunda öneri almaya açığız. Ne zaman ki politik, ideolojik ya da dini fikirlerimiz söz konusuysa, en büyük inadımız o zaman tutar.
gerçekçiler için ütopya

SONUÇ

Kimsenin size neyin ne olduğunu söylemesine izin vermeyin. Dünyayı değiştirmek istiyorsak, gerçek dışı, mantık dışı ve imkânsız olmalıyız. Unutmayın: köleliğin feshini, kadınlara oy hakkını ve eşcinsel evliliğini isteyenler de bir zamanlar deli damgası yemişti. Tarih haklılıklarını ispatlayana dek.

Eduardo Galeano'nun söylediği gibi, "Ütopya ufukta. Ben ona iki adım yaklaşıyorum, o benden iki adım uzaklaşıyor. On adım daha gidiyorum, ufuk da on adım kaçıyor. O zaman anlamı ne ütopyanın, değil mi? Anlamı şu: yürümeye devam etmek."




Arka Kapak

Çoğumuz mutlu olmadığımız işlerde haddinden fazla çalışıyor, kalan zamanda pek de ihtiyacımız olmayan şeyleri tüketerek mutlu olmaya uğraşıyoruz. Mesele bunun iyi olmaması ya da ileride her şeyin daha kötü olabileceği değil. Uygarlığımızın yönünü pek çok kez değiştirdik, bir kez daha değiştirebiliriz. Mesele elimizdekinden daha iyisini hayal edemiyor olmamız. Bugünün büyük fikirleri nerede? Son büyük idealimiz "satın alma gücü" müydü? Bundan böyle uygarlığımızın büyüklüğünü, neyi ölçtüğü meçhul gayrisafi milli hasıla üstünden mi konuşacağız?

"Gerçekçiler İçin Ütopya, bir geleceği tahmin girişimi değil, geleceğin kilitlerini açma girişimi," diyor Bregman. "Ve bunun için, ütopyalara geri dönmeliyiz." Köleliğin kaldırılmasından kadın erkek eşitliğine, uygarlığımıza kilometre taşı olmuş pek çok gelişme, öncesinde birer ütopyaydı. Gerçekçiler İçin Ütopya, pek çok saha çalışması, deney ve vakadan faydalanarak, günümüzde ütopik gelebilecek kimi fikirlerin (mesela çalışsın çalışmasın herkese temel gelir) aslında erişilebilir olduğunu gösteriyor. Yeter ki tüketim üstüne kurulmuş, piyasa gerçekleri üstünde uzlaşmış bir uygarlıktan daha iyisi olabileceğimizi hatırlayalım.

Yeter ki yeniden büyük hayaller kuralım.

"Sağ-sol klişeleriyle dolu beylik tartışmalara doyduysanız, cesur düşünce, taze fikirler ve kanıt temelli argümanlarla dolu Gerçekçiler İçin Ütopya'yı seveceksiniz." -Steven Pinker -

Aynı Kategoride Eklenmiş Son Kitaplar
Card image cap
Yenilik Algoritması Yeni

Genrich Altshuller

Kendisinden önce binlerce kişinin çözemediği bir problemi çözen bir mucidin sıradışı bir yaratıcı ...

Card image cap
İnsan Yönetimi

Business Review

Pek çok yönetici liderlik tarzının stratejik bir tercihten çok bir kişilik fonksiyonu olduğunu dü ...

En Çok Okunan Kitaplar
Card image cap
İnce Memed 2

Yaşar Kemal

Bu roman, atalarından kalma köy toprağını çektiği her türlü eziyete rağmen terketmeyen, son nefes ...

Card image cap
Kırlangıç Çığlığı

Ahmet Ümit

Suriyeli göçmenlerin dramı, çocuk istismarı ve organ kaçakçılığı, maalesef ülkemizin gündemini hâ ...

Tüm Kitaplar

İncelemesini hazırladığım tüm kitapların listesi için...

Devam...
Kitap Hakkındaki Yorumlarınız

    Kitap hakkında ilk yorumu siz yapabilirsiniz...


Bu siteden elde edilen reklam gelirleri ile kimsesiz çocuklarımıza KİTAP alınmaktadır. Geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımız ancak okuyarak geleceğimize şekil verebilirler. Her kitap bir hayattır. Hayatı okunduğu kadardır.

Serdar Kılıçsel © 2018
facebook.com instagram.com linkedin.com